Saat başı bekliyordum. Bugün, yarın
gelmeliydi. Kapıya baktım, pencereye koridora, duvarlara… Nerden gelir, nasıl
gelir, bilmeden bekledim. Gelecekti, gelmeliydi. Verdiğin emeğe saygı duyup sözünü
tutmalıydı.. Gelmesi kesin olandan başka ne beklenirdi ki.
O gün gelmedi. Sabah uyanıp hemen
kalkmıştım yataktan belki de bu yüzden gelmedi. Yatağıma vuran güneşle biraz
daha konuşmalıydım. Dönüp biraz daha yatakta nazlanmalıydım yeni güne.
Beklentilerimi düşünüp tartmalıydım boylu boyunca. Ertesi sabah tüm bunları yaparsam
geleceğine emindim.
Ertesi gün doğdu. Hızlıca kalkmadım
yatağımdan tartıp ölçtüm hayatımı. Güzelce giyindim. Yıkadım yüzümü bolca
suyla. Ama bugün de gelmedi. Belki de çok özenmiştim kendime. Bu yüzden gelmedi.
Kendini beğenmişliği seçmiştim sabahın mutlu yüzüne. Sadece kendi haberini
bekleyen bir bencillikle engellemiştim gelmesini. Yarın öyle yapmamalı dürüstçe
yaklaşmalıydım güne.
Yarın da doğdu. Önceden gelmesini engelleyen
her şeyi düzelttim hayatımda. Sabah güzel bir kahvaltı hazırladım kendime,
kahvaltıda olması gerekenden fazla hiçbir şey eklemeyerek. Tabi canımın çektiği
beyaz peynir dışında. Sabah bir koşu alıp geldim. Güzel de oldu sıcak ekmeğin
yanında. Belki de beyaz peyniri sevmediği için gelmedi bugün de. Beyaz peynirle
vedalaşma vakti.
Gün bir daha doğdu. Tüm yapmamam gerekenler
cebimdeydi. Kahvaltıda beyaz peynir yoktu. Süt bile içmedim sabah sırf
anımsatır diye peyniri. Güzel bir kahve yaptım kahvaltıdan sonra giyindim sarı
kazağımı. Kışa yakışmaz sarı renk. Ama beni görsün istedim onca kalabalıkta. Kahveyle,
gezmeyle günü de bitirdim. Bugün de gelmedi. Sarı kazaktan mı kahveden mi yine
gelmedi.
Bir daha gün doğduğunda tüm yasaklarımı
ezberlemiş bir şekilde yaşadım günümü. Ama hayat sıkıcı olmaya başladı. Bir
film izlemek hoşuma giderdi doğrusu. Film kısa olurdu. Bir dizi açtım kendime.
Algılaması zor bir dizi olsun istedim. İzledim kendimi zorlayarak. Fakat tüm
bölümler bitmesine rağmen gelmedi. Biraz da diziden etkilenerek o an fark ettim
neden gelmediğini.
Dizinin tüm bölümlerinde ilk karakterleri
gördüğümüz o vahşi batıda bir erkek bir kadına hep şunu söylüyordu. “Bir gün
seni buradan götüreceğim.” Kadın ona baktığında “Bir gün” diye ekliyordu. Bir
gün, bugün değil, yarın değil, hiç bilinmeyen bir gün. Her şeyin olabileceği, değişebileceği bir gün. Belki de hiç gelmeyecek bir gün. Bir gün!
O zaman anladım işte. Bir gün gelecekti ve bunun benim nasıl davrandığımla hiçbir ilgisi yoktu. Ama o “Bir gün” belki de hiç gelmeyecekti.
BİR GÜNÜN MÜZİĞİ İÇİN TIKLA...
KEREM
ÇİÇEK
Yorumlar
Yorum Gönder