GEMİDEKİNİN DEDİKLERİ…








  Sahilin ufkunda limana varmak için arka arkaya dizilen binlerce geminin sonunda bekleyen benim. Öyle büyük bir gemim yok. Limana varmayı taktım kafaya. Her gün, gece ben ordayım o kadar yavaş ilerliyor ki gemiler, dört mevsimi yaşıyorum denizde.

Açan güneşin fırtınaya dönüp dönmeyeceğini bilmemek mümkün değil.

       Her günışığı vurduğunda güverteye, gözcünün akşamki fırtınayı haykıracağına aşina kulaklarım. Bir batıp bir çıkıyorum dalgalar arasında ne var ki sırada bekleyen her gemicinin ana problemi bu. Tabi onların gemileri büyük ya, ufak tefek salınmalarla atlatıp fırtınayı eğlencesine takılmışlar denizdeki büyünün.

Denizse bende acı çırpınmanın bin bir türlü halini yansıtıyor bir daha, bir daha.

      Uçsuz buçaksız bir ekmek sırası düşünün. Yasaklardan meyilli ekmek getiren de yok kapınıza. Öyle sizin gördüğünüz gibi ufkunda da değilim denizin; tam ortasındayım içi suyla dolmuş bir geminin. Doldurup maşrapanızı ağzınıza götürmüyorsunuz içmek için şarabınızı korsan misali; maşrapa sadece bir aracı, suyu denize iade etmenin.

 Bekliyorum sıranın bana gelmesini.

       Hoş kaç aydır peşindeyim benden önceki geminin. Ne o ilerliyor bir mil öteye ne de ben farkındayım bulunduğum yerin. Bekliyorum… Hoş bekliyorum derken ne oturabiliyor ne de yumabiliyorum gözlerimi. Hedefe kitlenmişim ya, onun uğruna bin bir cefayla açık tutuyorum gözlerimi.

 Sabah güverteye güneş vurduğunda ıslanan her malzemeyi oraya götüren benim.

         Çıkıp gözcülük yapan, gece yırtılan yelkeni diken, temizleyen, adeta deniz de yaşayan tüm canlılara merhaba demek zorunda olmadan merhaba diyen de benim. Hepsi benim isteğim ve hedef için  doğru olanı yapma derdim.

       Günlerden bir gün, bir arkadaş demişti de ben ona da kulak asmamıştım, önceden kandırdığından beni. “Hedefe giden her aracın enerjisi kendi enerjinin yarısıdır.” demişti. Olur, mu canım dedim; parayı koyar mazotu alırım, hiç de enerji harcamam zamanla da yarışırım. Şimdi ne meteliğim var ne de enerjim. Mazotla da çalışmıyor ki yüreğim. Uyku da enerji getirmiyor artık.

Bir gün sabah düşünürken bunları, temizlediğim aynadan bakıp kendime doğruları söyledim;

       Geç yan tarafından tüm gemilerin, liman senin. Öyle bir inandım ki bu sözüme gidemedim. Bırakın sollamayı yanımdaki gemiyi, motoru bile açamadım. Güvensizliğimden değil, bakmayın öyle ıslak durduğuna, denizde her şey katıdır. En katı şeyse hedefe yetişmekte ki kuraldır.

O zamandan beri adı çalışmaktır, beklemenin.

       Hedefse hep hayallerimde kurduğum pırıl pırıl tertemiz bir liman. Şöyle ipi takıp demire bir kaptan gibi inmektir gemiden. Basıp ilk taş parçasına toprak olmadığına hayret etmektir. Bilmiyormuş gibi şaşırıp hani ağaçlar nerde demektir etraftakilere. Belki de gülmeleridir esprilerime ki denizde kala kala kendini bile unutuyor insan.

Bu kadardır bir gemici hakkında söyleyebileceklerim.

        Tabi her gemici denizde değildir. Belki de soruları sormak için denizin tam ortasına kadar gelmekle büyük zahmet ettiniz. Sokaktan birini tutup çevirseniz benzer cevapları işitirdiniz…



KEREM ÇİÇEK









Yorumlar

Yorum Gönder