AKLIN KÜLTÜRSÜZLÜĞÜ YA DA KÜLTÜRÜN AKILSIZLIĞI

 


 


      Şöyle ki yaşadığımız çağa bir sürü isim verilmekte; uzay çağı, yıldızlar savaşı, pot modern çağ, uber post modern çağ vb. İnsanın değiştiğini geliştiğini göstermek adına bu kadar isim verilse de Antik Yunan çağında yapılan madde ve ruh tartışmaları hala varlığını sürdürür. Çağımızda, Materyalizm ve İdealizm hala bir şekilde kendini var etmektedir. Materyalizm, bilimin ve deneylerin öne atılmasıyla yaşadığımız çağa damgasını vursa da idealizmin safını koruyacak bir yerde olduğu kesin.

       Öyle ki; İsviçre Cern’de deneyler yapan bir bilim insanı aile ziyareti için geldiği memleketinde falcıya gidebilir. Falcının söylediklerine inanabilir. Bunun için bilim insanını suçlayamayız elbette. Bu bir kök, bir kültür. Bilim insanının materyalizme, maddeye olan inancının yanında yetiştirildiği kültürün ona etkisi.

        Çünkü insan sorunludur. Zamanın her biriminde yeni sorunlarla boğuşmaktadır. Bu sorunları nasıl atlatacağı hayata bakış açısında gizlenmektedir. Bir sorun ortaya çıktığında onunla yüzleşirken kullandığı yöntemler nasıl bir insan olduğunu belirlemekte, önündeki yaşama öylesi bir aralıktan yol vermektedir.

         Elbette bütün sorunlar hemen çözülebilen bir bileşkeye sahip değillerdir. Örneğin ölüm gibi bir sorun ya da problem olabilecek bir kavram. İnsanın nasıl düşündüğü önemsemeyebilir. Her türlü yola başvurmanın mubah olduğunu kabul ettirebilir insana. Bu yüzden insanlar idealizm ve materyalizm düşüncesinde gidip gelebilirler. Bu durum onların istekleri ya da atılımları dışında da olabilir.

         İdealizm kampına bağlı bir insan gündelikçidir. Ölüm kavramı onun için yeni bir hayata başlangıcın butonu gibidir. Öldükten sonra başka bir yaşam formuna geçip aynı bilinçle hayatına devam edeceğini bildiğinden, nedense bundan emin olduğundan, sorunlarını günlük çözmek isteyecektir. En büyük sorunu bugünün yarına etkisidir. Ya da rahat bir yaşam standardıdır.

           Materyalizm kampında olan insansa anlık ve gelecekçidir. Merak hayatının bir köşesine oturmuş dürtmektedir beynini. Sebebi de basittir. Ölüm onun için bilincin bittiği toprak altında minik canlılar tarafından tüketilmek anlamını taşımaktadır. Bu yüzden bir yandan bunu önemsemeyip hayatın tadını çıkarırken bir yandan var oluşuyla ilgili tartışmaları sürdürür. Deney yapmak gibi…

            Deney yapan, merak eden, araştıran bilim insanı ise, başka dünyada doğmamıştır. O da bu kültürün içerisindedir.  Bu yüzden idealizmin kalesi de olsa falcıya gider. Sorununu çözmek için. Falcıyı dinler ve yaptığı iş hakkında idealizmin gösterdiği yol bile olsa deney için umutlanır. İnancını yükseltir. Sorunu bittiğinde kendi kültürü ile işi bitmiştir. Tekrar kendi kültürüne döner. Asıl olan kendi yarattığıdır. Tıpkı idealizm kültürünü içine sindirenler gibi. Onlar da bir sorunla karşılaşınca akla ve bilime başvurmaktan çekinmezler. Ona sahip çıkar, savunurlar sorunları çözülene kadar.

           İnsan her türlü kültürün ve köklerin yaratıcısı ve kölesi olma durumunu sürdürür. Bu sebeplerle, şöyle biter bir falcı ile bilim insanın sohbeti.

 “Önünde üç yol var. Çok güzel günler göreceksin. Geleceğin çok parlak olacak. Çalışmaların sonuç verecek. Aradığın her ne ise onu bulacaksın.”

“Yaşasın tanrı parçacığını bulacağım.”


Falcıya giden bilim insanının müziği için tıkla






KEREM ÇİÇEK

Yorumlar

  1. "Sorunu bittiğinde kendi kültürünü ile isi bitmistir" en beğendiğim, en keyifle okuduğum cumle.
    Kutlarım keyifle okudum

    YanıtlaSil
  2. teşekkür ederim:) beğendiğinize sevindim:,)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder