DUR, DUR DÜŞÜN!

 


 

PAİGE BRADLEY – EXPANSİON (GENLEŞME)          Amerikalı sanatçı Paige Bradley’nin Genleşme adlı eseri; hayatımız boyunca bizi çevreleyen sınırların ihlali hakkında bir manifesto niteliği taşımaktadır. Ona göre dünyayı algılamak ve kendimizi tanıyabilmek için tek şansımız; bağlarımızı kopararak kabuğumuzun dışına çıkmaktan geçiyor. “Çevremizdeki duvarları zorlamadığımız sürece, gerçekte ne kadar güçlü olduğumuzu asla bilemeyiz.”         Genleşme adlı bu eser, bronz gövdesindeki çatlaklardan süzülen ince ışıkla izleyicisine bir şeyler anlatmak istiyor. Hayatın olağan koşuşturması içinde insanı durup düşünmeye ve sonrasında kendini bulmak için çıkacağı yola teşvik etmeye çalışıyor. Brooklyn, New York’da bulunan eser, modern heykeller arasında kendine ait bir özgürlük hikayesi anlatmaktadır. Heykelin diğer örnekleri Kaliforniya ve Londra’da bulunmaktadır.
FOTOĞRAF HAKKINDA BİLGİ İÇİN İMLECİ FOTOĞRAF ÜZERİNE  GETİREBİLİRSİN.

 


          Her şeyin farkında olduğunu düşündüğünden sıkılmaktaydı. Etrafı izledi. Bir kadın aceleyle sürüklüyordu çocuğunu karşıya geçmek için. Bir yaşlı, emekli maaşını çekiyordu bankamatikten, gözü daha çok takıldı yaşlı adama, öleceğini hatırlatıyordu ona. Bundan kurtulmak için çıkmamış mıydı dışarıya. Fark edip düştüğü durumu kurtulmak için kaydırdı gözünü bağıran simitçiye. Yaşanılmayacak bir hayatı vardı simitçinin; ne o öyle sabahtan akşama kadar bağırmak bir lira için. Yine canı sıkıldı. Oturdu bir banka, düşünüp cebelleşiyordu kendiyle. Nasıl da işi yoktu. Simitçi gün boyunca bir liranın peşinde koşarken ikincisini hayal ediyordu, bunun üzerine tartışıyordu da kendi ne yapıyordu bu hayatta. İşsizlikten derler ya işsizlik değil bu yaşadığı.

 Yine dalıp başladı kendisiyle konuşmaya…

        “Benim tüm bu yaşadıklarımın sorunu, yapacaklarımı hayal etmenin kırıklığı. Hayır ben yapacaklarımı bırakmadım. Evet, bıraktım. Ne diye düşünüp duruyorum o rüyayı. Rüya benim bastırdıklarım değil mi? Yine kendi ektiklerimi gün yüzüne çıkartıp yeşertiyorum işte. Bak kadına çocuğunu korumak dışında bir endişesi yok ne kadar da mutlu. Mutlu mu? Mutluluk anlayışımda bir problem var? Çocuğun için endişelenmek nasıl bir mutluluk olabilir ki? Kendinle kavga etmekten daha az yorucudur, bir başkasına endişelenmek.

        Hayır sadece çok uğraşıyorum kendimle. Tarih boyunca kendi dışında işlerle boşuna uğraşmadı insan, merak ettiler doğrudur. Hem de kendileri dışında her şeyi merak ettiler, bilim sanat, felsefe bir cümle iş güç ürettiler kendilerine. Evet, doğrusal bir çizgi değildi bu. Bilerek koşmadılar belki peşinden. Hep ölümden kaçmak için yaptılar tüm bunları. Nedense sürekli öyle hissediyor bir yanım. Oturup benim gibi kendileriyle korkularıyla yüzleşmediler. Belki de buna boş zamanları yoktu. Belki de düşünmek gereksizdi. Belki de benim gibi bir rüya görmediler.

Kendilerini düşünmeyi atfedemediler kendilerine.

         Ya da kendimle yüzleşmeyi, kendimi boğmak olarak görüyorum. Boş olan zamanlarımı kendimi tanımak yerine kendi geçmişimi ve geleceğimi yargılamakla geçiriyorum. Belki de bırakmalıyım olanları ve olacakları. Nasıl bir insan olurum o zaman. Geçmişini irdelemeyen geleceğini kuramaz derler. Ben gelecek kurma peşinde değilim ki! Ben geleceğin gelmesinden sonsuz defa gelmesinden yanayım ki doğa hiçbir zaman izin vermez buna.

        Bak yine tartışmayı kaçırdım. Şunu düşünmeliyim. İnsanlar, mesela Antik Yunandaki düşünürler; ne çok boş zamanları vardı düşünmek için. Kendi dışında her şeyi düşünmediler mi köleler hariç! Şu an köleleri düşünmüyorum sosyal sorunlar değil tartışmam. Tartışmam bu olmayabilir ama bugün sanat, bilim en çok ihtiyacın olan sana cevap veren psikolojiyi o köleler yarattı. Antik yunandaki düşünürler değil. Saçmalamaya başladım. Hayır saçmalamadım.

Köleler vermeseydi ekmeklerini köle sahiplerine, kim düşünürdü resmi, çizgiyi.

       Tamam ben, bu süreci nasıl atlatacağımı bilmiyorum. Hayır biliyorum. Aslında bir yol haritam var. Haritam falan yok. Sadece çok yönlü düşünüp sabahımı gecemi bu tartışmaya vermekten sıkıldım. Belki de hayatını vereceksin. Her şeyi bırakıp üzerine gitmek için. Bu hayatımı nasıl kullanacağımı belirler mi? Belki de üzerine gitmek geleceğimi farklı şekilde kuracaksa ölümü yanımda taşımalıyım.                                                                                                                                                  

          Taşırsam da düşünmemeliyim, lazım olduğunda çıkarıp sormalıyım soracaklarımı. Soracaklarımı bitirdikten sonra arka cebime koyacağım kâğıt parçaları değildir düşünceler. Yazdığımda somut olurlar ama; öyle değil mi? Evet, öyle. Yeni bir harita mı koymalıyım cebime?”

          Çoktan yürüyüp oturmuştu bank üzerine. Ellerini kavuşturmuştu ceplerine. Önünden yığınla insan geçti yetişmek için işlerine. Ne onlar fark ettiler düşündüklerini ne de o baktı nereye gittiklerine. Öylesine perde çekmişti ki gözlerine. Karaltı içinden bir dut ağacının yeşil gölgesi gösteriyordu kendini zaman buldukça insan gölgesinden. Hafif, gittikçe uzaklaşan bir tını düşüncelerin arasında, boşluklarda duyuruyordu kendini. Simitçi…Simitçi…


YAZANIN KAFASINDA ÇALAN EZGİ İÇİN TIKLA


 

KEREM ÇİÇEK

Yorumlar