BEYEFENDİ

 



     

       Bu dünya benim. Ulu olan benim. Kadir olan yine benim. Her şeye hâkim olduğum gibi beyefendinin düşüncelerine de hakimim. Elbette onu tanıyan bilen kişileri de bilirim. Hakkında bilmek istediklerinize de sahibim. Birazdan ne yapacağını, aklından ne geçirdiğini bilirim. Soracaklarınızı da cevaplayacak bilgelikteyim. Ama şunu da bilin, pek iyi değildir onun hakkında düşündüklerim.

         O kadar kısa sürüyor ki yaptığı planlar! Bir insan düşürmemeli kendini. Hiçbir yoksunluk çekmemeli onu içine. Yaşadığı en ufak bir problemde sorunların deryasında yüzüyormuş gibi düşünüyor kendini beyefendi. Hemen atlıyor birinin üzerine. Tutup ipin ucunu kurtarmaya çalışıyor kuyruğundan. Bitirmeden yumağı, birbirine dolanmış bakırı çözmeye çalışıyor kendince. Aaa, şurada da bir sorun var! Hemen atlıyor oraya. Hayat içerisinde karmaşıklaşmış ne varsa kendisinin problemiymiş gibi başlıyor çözmeye. Sonuç mu? Hepsi yarım bırakılmış işler. Planları işi çözmeye başlamaktan ibaret, bitirmekse başkalarının sorumluluğunda. Kim bitirmek ister ki bir işi daha heyecanlısı varsa önünde!

Bu anlattıklarım maalesef olduğu kişinin son hali.

       Normaldi hayatı. Sizler de şahitsiniz, öğrendiniz. Bir gün koydu başını yastığa, yorulmuştu gündüzden, daldı gitti. Her şeyi biriktirdi kafasının bir köşesinde.  Köşeye sığmadı tüm atıkları, pekmez gibi aktı kenarlarına beyninin. Sabahına sarktı rüyaları. Rüyayı hayra yoran bir insan olmadığından haftalarca rüyayla gezdi. Hayatını değiştirmeye de bu süre içerisinde karar verdi. O zaman çok güldüm aklına. Beyefendi hayat içerisinde kurduğu tüm bağları tek tek kopardı. Her şey onun için bu kadar basitti.

Neler yaşamış, ne basiti demeyin. Aklının içini bir ben bilirim.

        Her şey bir kaçıştan ibaretti. Önce evine gitti. Çağırdı sevgilisini. Anlattı olan biteni. Büyük bir filozof gibi tek kelimeyle anlattı yılların yaşanmışlığını, sundu kararını. Kadın oturdu bir sandalyeye çözemedi önermeyi. İçinde sahte ama taze bir mutlulukla çıktı gitti beyefendi. Sokaklar onundu. Sokak lambalarını belediye onun için dikti yol kenarlarına. Parke taşları yağmur altında koşarak sevincini yaşaması için dizildi işçiler tarafından. Havada güzel bir koku, elbette yanından geçen kadının parfümü değil, hayat şahane.

Peki neden değiştirdi hayatını beyefendi? Bunu ertesi gün idrak etti.

Mutluluğu kurtulmuş olmasıydı yüklerinden. Ne okul ne ev ne sevgili. Herkesi doldurdu hiçliğin içinde, büzdü poşeti sıkıca bıraktı konteynıra. Rüyayı hatırladı sonra. Bir güzel korktu, belli etmeden sokaktan geçenlere. Herkes karşısında normal birini görse de ben içindeki endişeye hakimdim. Rüya sebep olmuştu tüm bunlara. Kaçıp kurtulmalıydı ondan. Savaşmalıydı belki de. İkisi arasında çok gitti geldi. Savaşmaya karar verdi.

Kendisiyle nasıl savaşır bir insan?

       Bir şekilde bir kavgaya tutuştu. Kavganın ağırlığından olsa gerek unuttu bazen her şeyi. İnsanlara bulaştı ara ara. Ki siz bunu da biliyorsunuz. Şunu söyleyebilirim ki tüm bu insanlarla neden konuştuğunu, neden alanlarında bulunduğunu, kendi de bilmiyor. O an kafasına eseni yapmaya başlıyor. Uykusu geldi mi de yerine geçmeden önce birkaç satır karalıyordu.

Son halinin korkunçluğu da buradan geliyor. Kendisiyle kavgası bitti. Artık yazamıyor.

 

Beyefendinin müziği için tıkla...


KEREM ÇİÇEK

Yorumlar