Rüya görebilmenin, içinde kaybolabilmenin
bazı şartları vardır. Sizi ansızın uyandırıp bir daha uyutmayacak rüyalar.
Rüyaya geri dönme özlemiyle gerçeklikte kalma kişide uyandırdığı güven
duygusunu aynı anda yaşatacak rüyalar. Günlük hayatınızın dışında bir
düşünceyle kendinizi tanımladığınızı fark ettiğiniz rüyalar. O an içerisinde kendinize
yabancı kalırsınız. Düşünüş tarzınızı garipser bir yandan da beğenirsiniz. Bu
durum gördüğünüz rüyayı yeni uyandığınız gerçekle hakikat arasındaki boşlukta
mantığa sığdırmanızla ilgilidir. Gördüklerinizi mantığınızla çözümleyip
rahatlamaya çalışırsınız ki tekrar uykuya dalabilesiniz. Çünkü saat sabah dört
buçukla beş arasıdır. Gün doğmamıştır. Uykunuzu alamamışsınızdır. Toplum içinde
da sizin gibi uyanık olan kişi sayısı da bayağı bir azdır. Böyle rüyalar
görmenin şartlarına gelecek olursak;
Öncelikle bir can sıkıntısına ihtiyacınız
olacak. Bu can sıkıntınızın ana ve yan sebeplerinin farkında olmanıza gerek
yok. Önemli olan gün boyunca tanımlanmış ya da tanımlanmamış bir can sıkıntısı
yaşıyor olmaktır. Bu can sıkıntısı, günü mutlu geçirip geçmişinize ani bir
dönüş sağlayacağınız bir televizyon haberi, bir fotoğraf, söylenen bir kelime
vb. bir sebeple ortaya çıkmış olabilir. Temel gereklilik bir can sıkıntısını
yaşıyor olmanız. Dikkat edelim; can sıkıtınızdan haberiniz bile olmayabilir.
İkinci ihtiyacımız ise alkol. Saçma dursa
da aldığımız alkol vücudumuzun her yerine dağılır ve her tarafımızı etkisi
altına alır. Vücudumuz bunun karşısında bir tepki oluşturarak onu dışarı atmaya
çalışır. Bu bir tür mücadeledir. Tıpkı beyninizde verdiğiniz can sıkıntısını
aşma mücadelesi gibi. Ayrıca alkol beyninize etki ettiğinden zaten kendi
meşrebinizce saçmalarsınız. Gün boyunca rutin işler yaptıktan sonra arkadaşlarımızla
ya da kendi başınıza içtiğiniz bir gün olmalı. Ne kadar içtiğimiz önemli
değildir. Kederli olduğunuz için de içmiş olabilirsiniz; arkadaşlarla
eğlenirken de. Yatağa döndüğünüzde alkolün bünyenize hala etkisi olması şart
tabi.
Üçüncü bir gereklilik hayatınıza ciddi
anlamda etki etmiş bir eksiklik ya da fazlalık. Örneğin; her birimizin tecrübe
haline getirdiği parasızlık. Devam ettirmek istersek; yapayalnızlık, terk etmiş
bir sevgili, önünüze koyduğunuz hedeflerin ya da yaptığınız çalışmaların dev
bir kartopu gibi önünüzde duruyor oluşu, fazla mutlu olmak, her şeyin yolunda
gitmesi vb. olumlu olumsuz durumlar… Tüm bu durumların bilincindesinizdir.
Günlük hayat içerisinde sizde eksik ya da fazla olanı bir şekilde başka
insanlardakiyle karşılaştırırsınız. Kendinize değer biçer ya da kendinizi yargılarsınız.
Dördüncü gereklilikse uyku halindeyken
yaşadığınız fiziksel bir problemdir. Uyku halinde bilinçsizce yaptığımız tüm
hareketlerimiz. Örneğin; kolunuza yatmanız, o derece ki kolunuz bir ölünün
kollarıyla eşdeğerdir, üstünüzün açık kalması, patlaması idrar torbanızın,
kediniz varsa üstünüzde uyuması ve bundan kaynaklı hareketsiz kalışınız,
stresten
gıcırdayan dişleriniz, yastığa yüzünüzü bastırıp uyumaktan havasız kalışınız,
aşırı terlemiş olmanız, susuz oluşunuz, diş ağrınız, kas ağrınız…
Bu şartları yerine getirdiğinizde
şöyle bir rüyayı görmüş ve sabah beşte gözlerinizi tavana dikmiş olursunuz.
Bir anda hiç gitmediğiniz yabancı bir ülkede
görürüsünüz kendinizi, Amerika’da mesela, ki bu bir Amerika rüyası değildir. Sokakta
yürürken herkes tanıdıktır. Orada doğmuşsunuz gibi hissedersiniz. Lakin gezmeye
geldiğinizin de farkındasınızdır. Sokakta yürürken daha önceden tanışık
olduğunuz bir kadın geçer yanınızdan, hemen sizin arkanızda annesi vardır.
Sizin hakkınızdaki olumlu düşünceleri kızına söylediğini, siz varacağınız yere çoktan
kilometrelerce yürümüşken hala kulağınızda duyarsınız.
Konakladığınız yere geldiğinizde mutlusunuzdur.
Çünkü çok güzel bir kadınının annesinden onay almışsınızdır ve kız da zaten
odanızın önünde arkadaşıyla birlikte gelişinizi beklemektedir. Sizden önce
varmıştır, gerinizde kalmasına rağmen. Mutlu bir şekilde ona ulaşmaya
çalışırken geçmişten bir kapı açılır, ki o bir asansör kapısıdır. Bir adam
çıkar kapıdan ve berbat eder her şeyi. Aldırmayarak, görmezden gelerek odanıza
geçersiniz. Kız, sizi hala birlikte çıkmak için kapıda bekliyorken geçmişten
sizi takip eden adam gelir, kitler kapıyı üzerinize.
Rüya içerisinde büyük yıkımlar oluşmaya
başlar. Ondan kurtulmak istersiniz. Düşünme şekliniz sizi başka bir duruma
çeker. Yaşlı bir adama dönüştürdüğünüz kendinizi, sokakta yardım dilenirken bulursunuz.
Adam, beni kaçırıyor kurtarın! diye bağırırsınız. Kurtulduğunuz anda hemen bir
odada, topluluk içinde sigara içerken bulursunuz kendinizi. Öfkeli insanların
içeri dalıp sizinle dost olduklarınızı algılayana kadar tedirgin olursunuz.
Binlere gizli saklınızı onlara atlatacaksınız diye ağzınızdan birden çıkacak
diye ödünüz kopar. Korku ya beyininiz oradan da kurtarıp sizi, toplumsal bir
sorunun çözüm parçasıymışsınız gibi kuraklıkla ilgili bir soruna yönlendirir.
Yağmur altında toplanmış bir grupla kuraklığı nasıl çözeceğinizi tartışırsınız.
Bir anda kişisel bir probleminizi çözebileceğiniz kimseler görüp hemen onlarla
konuşmak istersiniz. Ayağınız takılır kolunuza düşersiniz. Acır kolunuz.
Gece dört buçuk beş
arasında, ki bu hiç şaşmaz, gözlerinizi tavana dikersiniz. Uyuşan kolunuzu
duvara vurur ya da çimdiklersiniz. Kolunuzun sorunu çözülür.
Peki şimdi her şeyi mantık süzgecinden
geçirip sorunu çözebilecek misiniz? Demek istediğim tekrar uyuyabilecek
misiniz? Hele ki gerçekle hakikat arasındaki boşlukta kendinize söyledikleriniz
hiç ürkütmeyecek mi sizleri? O saatte yatakta kendinizi bile tanımıyorken ne
yapacaksınız?
Sweet dreams!
KEREM ÇİÇEK
Yorumlar
Yorum Gönder