
Tüm insanlar olarak bir kafeste
yaşıyoruz. Uzay katmanlarını keşfedip orada yaşamaya başlasak bile bir süre
sonra yine bir kafes içerisinde olduğumuzu farkedecek gibiyiz. İnsan,
meraklıdır ve kabuğunu yırtar. İstese de istemesede. Elbette her insan da bu
değişim farklı tezahür etmektedir.
Tam olarak problem şurada
başlamaktadır bence. Bir kişi doğduğu
yeri iş, okul vb. sebeplerle
terk eder. Bu terk ediş ilk kafesi kırar. Bu kişi yeni yerle tanışmanın zorluğu
ve güzelliği ile nahoş olup kendine yeni bir döngü, yeni bir kafes
yaratacaktır. Biraz daha geniş bir kafes. Bu kafes belli bir süre boyunca her
yeri keşfedilmemiş bir alandır. Tatile kısa bir zaman gittiğiniz ve her yerini
gezemediğimiz bir şehir gibi. Bu alanı keşfettikçe zorluk ve güzellik biter
yerini aynılaşmaya bırakır. Bu aynılaşma standart diye bahsedilen hayatın bir
tablosu olur.
İnanın ki bu tablo SALVADOR
DALİ’nin tablolarından daha az heyecanı içinde barındırdığından bir sıkılmak
dünyasına yol açar.
İnsan tam bu noktada yeni arayışları
başlatacaktır. Başka illere gezi, yeni müzikler, kurslara katılmak, hobiler
yaratmak, kurulan arkadaş bağları ile eğlencenin dibine vurmak ( aslında
sıkıcılıktan bir an kurtulmak) festivaller vb. bir çok etkinliğin dünyasına
girecektir. Aslında coğrafi olarak dünyanın içinde insanların yarattığı
evrensel bir dünya içinde süzülmeye çalışacaktır. Bunların bir çocuğunda içinde
kendini var edemediği için sıkılacak, bazıları da sürekli yapılan işler
mantığında güzelliği ve zorluğunu kaybedecektir.
( Eğer
bir kelimenin ulaşılamaz bağlantılarla bir yazı içinde süzülmesi ile ya da bir
fırça darbesinin kağıda farklı bir şekilde değme ihtimalinden yaşanan
hoşnutlukla, bir oyunun ulaşılamaz dünyasına her gün farklı bir yüzle çıkmanın
eğlencesinin farkında değilse.)
İnsan tüm bu kayıplara ulaşınca farklı bir
şehirde tatilden çok temelli kalma arayışları içine girip şehir ya da ülke
değiştirmek isteyecektir. Orada tanımlanmamış alan onun için çok fazladır. Ve
bunu tanımlamaya çalışmak hem zorlu hem de güzelliği içinde barındıran
hareketli bir süreçtir. Ta ki burada ki alanı da sömürene kadar.
En bu kafesleme işi, öyle bir
duruma geliyor ki, İnsan, geometrik
şekiller içinde şehirde harita oluşturmuş oluyor.
Önce bir üçgen, ev, iş,
bir bar. Sonra bu artıp dörtgen, beşgen, altıgen halini alıp en sonunda bir
çember yaratıyor. Bu çember içersinde ( ki bu bir yaratıcı drama çemberi
değildir) kıvranmaya başlıyor. Ta ki çemberi yıkmak isteyene kadar.
İnsan çemberi yıkacak gücü ve o
çemberden çıkıp farklı bir yaşam tarzı kurabilecek bir özgüveni kendinde
görürse işte o zaman özgürlüğü adına kendisiyle savaşmaya başlayacaktır.
Savaşı kaybeden kafeste kazananla birlikte kalır.
KEREM ÇİÇEK
Yorumlar
Yorum Gönder