HIRSIZ



       


       Hiç yazmamıştım gün ışığında. Karanlık en işime geleniydi bir şeyler anlatırken. İlham perimin sürekli siyah giyinen bir yaratık olduğunu düşünmeden edemiyordum. Bir yolculuğa çıkmıştım. Sözcükler üzerinde giden bir gemi misali. İstediğim her şeyi anında birbirine bağlıyordum.

        Birden gün ışımaya başladı. Yazdığım sözcükler güneş doğdukça siliniyordu. Telaşlandım. Koşup baktım diğer yazılarıma hepsi yerinde duruyordu. Gün ışımadan bitmesi gerektiğini öğrendim bir yazının.

İlk defa düşen bir çocuğun ne yapacağını bilmeyen bir şaşkınlıkla dizlerime bakmadım. Hala silinen sözcüklere bakıyordum.

         Sanki biri koparıp kâğıtlardan her bir harfi çöpe atıyordu. Benden hırslı olamazdı. Sonra yarış başladı. O harfleri çöpe attıkça ben yenisini ekliyordum. Uzun bir süre sonra yoruldum. Güneş çıktıkça güçleniyor daha da hızlanıyordu. Gücünü kesmeliydim, çektim hemen perdemi kalakaldı son harfi atarken. Çekip aldım elinden “A” harfini. Güldüm suratına bakarak. Ekledim kâğıda, yazmaya başladım. Sözcükler üzerinde giden gemim yeniden hızlandı. İlham perim üstüne siyah boya dökülmüş yeni kıyafetini giyinip sırıtmaya başladı.

        İşte tam bu sırada gece rüyamda ya da gerçekten odamda gördüğüm bir kadın göstermek istermişçesine güzelliğini dünyaya, açtı perdeyi sonuna kadar gülümsedi bana bakarak. Kızamadım kadına telaştan. Baktım kâğıtlarıma, biri çoktan sökmüştü harfleri. Tam “A” harfini atacaktı ki tuttum elini.

Hızlıca çektim perdeyi.

      Etrafa baktım, birkaç nota ve ilham perim dışında herkes kaybolmuştu. Bir iki duman yaydım etrafa daha da kasvet sarsın diye odayı. İçimden bir ses itekleyip duruyor, çevirip gözümü ışık sızan tablonun üstüne, hırsızı gösteriyordu. Kalkıp çıkardım tabloyu duvardan. Duvara saklandı. Ellerimi bastırıp üstüne boğmak istedim. Kollarıma dolandı. İlham perim siyahtı. Onu çağırdım dursun diye üstünde. Zehirlendi. Kustu birkaç kere. Öylesine öfkelendim ki yumruk attım pencereye ama her yer aydınlandı.

Bütün harflerimi çaldı hırsız.  

      Hatırladım sonra, bir fen bilgisi öğretmenin kulağımı çekip fısıldayarak söylediklerini, “ Sinirle kalkan zararla oturur.” Sakinleşmeyi öğretememiştim kendime, çektim kulağımı sanki bana kalmış gibi. Bekledim. Gün ışığı sonsuz değildi. Elbet gelecekti gece. Tüm yazdıklarımı ezberlemek için hikâye oluşturdum kendime.  Anlattım anlatım da deliler gibi gün ışığı çekildi bedenimden, evimden sokağımdan… Küçük parçası kaldı deniz üstünde herkesin sevdiği renkte.

 Gece indi. Başladım yazmaya.

          Sözcükler gemi üstünde, ilham perim keyifli, harfler kâğıt üstünde. Bitirdim yazıyı. Okudum düzenlemek için. Her şey değişmiş. Gitmek istediğim rota bu değil. Kullandığım harflerin yerleri değişik. Başka bir sözcük oluşturmuşlar. Başka cümleler çıkmış ortaya. Hemen çöpe baktım. Çıkarmıştım oysa tüm harfleri. İşte o zaman fark ettim.

Hırsız, sessizce çalıyordu “A” harfini. 

KEREM ÇİÇEK
















Yorumlar